Orta Doğu Teknik Üniverpin up (ODTÜ) bir zamanlar Türkiye’nin en canlı, hür kampüslerinden biriydi. Ancak 2014’te Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kampüsteki ağaçları keserek yol inşa etme girişimine karşı gösterilerin bastırılmasıyla başlayan özgürlüklerin daraldığı süreç, daha sonraki yıllarda mezuniyet törenlerinde gökkuşağı bayrağı açan öğrencilerin yargılanmasıyla devam etti. Son olarak, 17 Haziran’da odağına iklim krizi ve ekolojiyi alan bir etkinlik rektörlük tarafından yasaklandı. Raporda Çanakkale, Adana, Hatay, Kütahya, Maraş, Muğla ve Zonguldak’ta hâlâ faaliyette olan kömür santrallerinin üzerinde çalışma yapılarak birçok sonuca varıldı. Buna göre, Çanakkale’deki beş kömürlü termik santralin 2030 yılına kadar kapatılması halinde, her 100 erken ölümden 90’ı önlenebilir. Sağlık maliyetleri ise yüzde 87 oranında, yaklaşık 29 milyar eurodan 4 milyar euroya düşecek. Adana ve Hatay’daki Atlas, Hunutlu, Sugözü ve Tufanbeyli’deki kömür santralleri devre dışı bırakılırsa, her 100 erken ölümden 86’sı önlenebilir. Sağlık maliyetleri ise yüzde 82 oranında, 34 milyar eurodan 6 milyar euroya inecek.

Ayrıca, net sıfır emisyon hedefinin temelini oluşturan prensipler birtakım genellemelere dayanıyor. Bitkilerin ve toprağın atmosfere salınan fosil yakıt kaynaklı gazları yakalama kabiliyeti, “net sıfır” hesaplamalarında öngörülen kapasiteden sınırlı. Giderek daha fazla gördüğümüz şekilde şirketlerin ürünlerini veya faaliyetlerini “karbon nötr” olarak pazarlamaları ise temelde yanıltıcı. Bu genellemelerin içerdikleri mitler hakkında, petrokimyadan tarıma birçok alanda uzmanlık sahibi 41 bilim insanının kaleme aldığı “net sıfır emisyon ve karbon telafisi hakkında çökertilmiş 10 mit” adlı metni (İngilizce) okumanızı öneririz. Bu amaçla Net Sıfır İçin Glasgow Finans Birliği girişimi kapsamında Net Sıfır Varlık Yöneticileri adlı bir oluşum kuruldu.

Ama yasağın asıl gerekçesinin bir anlama sorunundan ziyade fobileri olduğu çok açık. Bizler bu yönetim zihniyetinin farklı türde yasaklamaya çalıştığı bilim insanları olarak ODTÜ Çevre Topluluğu’nun yanındayız,” diyor Bekiroğlu. Uzun yıllar boyunca Van Gölü ve çevresinde sürdürdüğü çalışmaların ardından, Mustafa Sarı özellikle son altı yıldır Marmara Denizi üzerine araştırmalar yapıyor. Mustafa Ünlü’ye denizdeki kirliliğin nedenlerini anlatırken, sualtından çektiği görüntüleri de bizlerle paylaşıyor. Marmara Denizi’nin müsilajla kaplanmasının ardından sadece bir yıl geçti. Ancak denizin yüzeyinde müsilaj tabakası görülmediği için, Marmara’daki kirlilik bu sene hiç gündeme gelmedi. Oysa suyun yüzeyinde müsilaj görülmemesi, müsilaj sorununun Marmara Denizi’ni hâlâ yoğun bir şekilde etkilemediği anlamına gelmiyor. Sadece suyun yüzeyini kaplayan köpükler olarak anladık,” diyor Prof. Dr. Mustafa Sarı. Rapora göre, kömür santrallerinin 2030’a kadar kapatılmayıp sürecin 2050 yılına sarkması durumda ise Türkiye ağır sağlık sorunları ve sağlık maliyeti ile karşı karşıya kalacak. 2030 yılına kıyasla 2050’de erken ölüm oranı yedi kat, sağlık maliyeti, hastaneye yatış ve iş gücü kaybı altı kat artacak. Yüzyılın ortalarından önceki sanayi öncesi zamanlardan o kadar büyük ki, bunun insan kaynaklı iklim değişikliği dışında herhangi bir şey olma ihtimali neredeyse sıfır” sözleriyle endişesini dile getirdi.

  • Ayrıca herkesin, güvenli bir iklim dahil olmak üzere temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir doğada yaşantılarını sürme hakkının tanınması gerekiyor.
  • 2015’te imzalanan Paris Anlaşması’na gidilen süreçte salım hakkı üzerinden ticaret yapılması sıklıkla gündeme gelmiş ve eleştirilmişti.
  • Jeostratejik modelin temel vurgusu devletlerin yaşamsal çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla askeri stratejinin ön planda tutulmasıdır.

Eğitimler iklim ve ekoloji muhabiri Tansu Pişkin ve Gezegen editörleri Zeynep Yüncüler ile Özgün Özçer tarafından verilecek. Gezegen ekibi olarak ilk atölyemizi 11 ve 18 Haziran’da, İstanbul Edebiyat Evi’nin sıcak ortamında gerçekleştirdik. ODTÜ Rektörü Mustafa Verşan Kök ilk kez 2016’nın Temmuz ayında, o dönemde yapılan rektörlük seçimlerinde 2. Sırada gelmesine rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanmıştı. Rektörlük seçimlerinin Kanun Hakkında Kararname ile kaldırılmasının ardından, Verşan Kök 2020’nin Ağustos ayında bu kez Erdoğan tarafından doğrudan ikinci kez üniversite rektörlüğünün başına getirildi. Verşan Kök’ün altı yıllık rektörlük döneminde ODTÜ Onur Yürüyüşü’ne katılan bazı öğrencilere davalar açıldı, mezuniyet töreninde gökkuşağı bayrağı açılması suç sayıldı. Geçtiğimiz sene ise KYK yurdu yapılması planlanan Kavaklık alanında ağaçların kesilmesini protesto eden öğrenciler de yargılandı. “Rektörlük makamı, kayyumluk makamı tarafından bu tarz kelimeler (LGBTI +, kuir, toplumsal cinsiyet) haz edilmeyen ve mimlenen kelimeler. Bu son etkinlik yasaklanması ilk karşılaştığımız yasak olmadığı için açıkçası hiç şaşırmadık.

“Kasten öldürme” ve “birden fazla kişiye karşı gece vakti, konutta silahlı yağma” suçlamalarıyla yargılanan Ali Yamuç’un eşi Fatma Yamuç, üçüncü duruşmada beraat etti. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4’üncü Dairesi, Büyüknohutçu ailesinin istinaf talebini reddederek, Yamuç hakkındaki beraat kararını onadı. Büyüknohutçu ailesi de Yargıtay’a temyiz dilekçesi sunarak kararın bozulmasını talep etti. Her iki oturuma aktif olarak katılan Özlem Kahveci, Gökhan Şahin, Hasan Özhan Ünal, Ramazan Eles, Seher Solmaz, Tuğbanur Toprak, Vedat Örüç ve Furkan Kayacık, atölye ödevini de tamamlayarak zamanında Gezegen ekibine sundu. Böylece Gezegen’de yayınlanacak telifli bir haber yapma hakkı kazandılar. Çünkü Sarı, eylem planının sadece ilk üç maddesinin uygulandığını söylüyor. Marmara Denizi’ni Özel Çevre Koruma Bölgesi ilân edildi.” Sarı’nın anlatımına göre aslında uygulamaya sokulan bu üç madde de eksik kaldı. Örneğin, stratejik planın takibi yapılmadı ve oluşturulan kurullar sadece bir kez geçen yıl Ekim ayında toplandı. Müsilaj yüzeyden uzaklaşınca, gözükmeyince kurtulduk zannediyoruz” diyor Sarı.

Net sıfır emisyon politikalarına karşı çıkan çok güçlü başka sanayiler de var. Bu senenin başında New York Üniversitesi tarafından yayınlanan kapsamlı bir araştırmaya göre ABD’deki endüstriyel et ve süt ürünleri firmaları 2000’li yıllardan bu yana iklim politikaları aleyhinde lobiciliğe milyonlarca dolar harcadı ve harcamaya devam ediyor. – Başka ülkelerin şirketleri söz konusu olduğunda, diplomatik ve ticari ilişkiler vasıtasıyla bu şirketlerin merkezlerinin bulunduğu ülkelerin hükümetlerine kaygılar iletilmeli, yurt dışındaki faaliyetlerinin hesap verebilir olması talep edilmeli. – Doğa savunucularının ve eylemlerde yer alan her yurttaşın, sivil itaatsizlik gösterilerine katılmak da dahil olmak üzere, tüm haklarını güvence altına alacak ulusal politikalar tanımlanmalı. Eğer eylemleri nedeniyle doğa savunucularının kriminalize edilmelerine yol açan yasalar varsa, bunlar kaldırılmalı. Jürinin değerlendirme sonuçlarının açıklanmasından sonra kazanan gazetecilerle bir toplantı düzenlenecek.